Death’s Door İncelemesi

Yayınlanan ilk fragmanıyla dikkatleri üzerine çeken Death’s Door, daha öncesinde “Titan Souls” isimli oyunla bilinen Acid Nerve tarafından geliştirilmiş bir aksiyon macera oyunu. Sizler için Death’s Door oyununu alt başlıklar halinde tek tek inceleyeceğim. İncelemeye geçmeden önce belirtmek isterim ki tanıtımları sonrası oyuncuların belli bir kısmı oyunu rogue-like türünde bir oyun sanmış olabilir. Rogue-like tarzı oyunlardan ilham almış olsa da Death’s Door aslında aşama aşama ilerlediğimiz ve karakterimizi geliştirdiğimiz oldukça keyifli bir macera oyunu.

Death’s Door Ne Anlatıyor?

Öncelikle Death’s Door oyunun hikayesinden bahsederken herhangi bir ‘’spoiler’’ vermekten kaçındığımı belirtmek isterim. Oyunda karakterimiz küçük, tatlı, kılıçlı bir karga. Bu karganın ana görevi ölen ruhları toplamak. Fakat karakterimiz görevini yerine getirirken bir takım tuhaf olaylar yaşamaya başlıyor.

Hikaye başlangıçta oldukça basit bir şekilde ilerliyor. Belli bir hedefiniz var ve onu yerine getirmeniz gerekiyor. Aksi takdirde hem göreviniz hem de canınız tehlikede. Buradan sonrasında oyun yavaş bir anlatımla tane tane açıklamalar yapmaya devam ediyor ve genel anlamda oyuncunun içindeki merak iç güdüsünü uyandırmayı başarıyor. Sonraki bölümler için merakınızı çok başarılı bir şekilde katlıyor. Topladığınız her ruhun ayrı bir hikayesi mevcut. Oynanışla beraber oldukça iyi harmanlanmış bir anlatıma sahip Deaths Door.

Oynanış ve Bölüm Tasarımları

Bu oyunun hem en başarılı olduğu hem de yer yer hayal kırıklığını uğratan yerlerinden birisi bölüm tasarımları ve tabii ki de oynanış kısmı. Oynanışın temeli vur-kaç ve ekstradan kullanabileceğiniz yeteneklere dayanıyor. Death’s Door oyunu boyunca toplamda dört yeni yeteneğe sahip olabiliyorsunuz. Yetenek kısımları haricinde oyunun başında bir kılıca sahipsiniz, oyunun ilerleyen bölümlerinde eğer her yeri didik didik ederseniz farklı silahlar bulmanız mümkün.

Bahsettiğim silahlar oldukça basit bir şekilde de bulunabiliyor, biraz beyin fırtınası yapmanızı isteyen küçük bulmacaları çözerek de. Ancak şunu söylemeliyim ki silahlar denince çok fazla çeşitlilik olduğunu düşünmeyin. Bu konuda oldukça az seçeneğimiz var maalesef. Üstelik oyundaki varsayılan silahlarımız pek de efektif sayılmazlar.

Çeşitli düşmanlarla savaşırken bulunduğunuz bölgenin oldukça iyi tasarlandığını ve oyunun sizi çevre kullanımına ittiğini çok rahat bir şekilde anlıyorsunuz. Özellikle “boss” savaşlarında bu dizayn oldukça güçlü. Oyunun başında tasarım tercihi nedeniyle erişemediğiniz bazı bölgeler mevcut, bu yerlere oyunun ilerleyen bölümlerindeki yetenekleri açıp tekrar gelmeniz gerekebiliyor. Tabii ki keşfetmek isterseniz, bu da oyunun tekrar oynanabilirliğini oldukça arttırıyor.

Death’s Door ve Platformları

Gelelim boss’lara ve onlara ulaşmak için devamlı çarpıştığınız alanlara. Bu alanlar Death’s Door oyununun genelini oluşturuyor aslında. Basitçe düşünürsek boss’a ulaşmanız için belli bir alanı geçmeniz gerekiyor ve tabii ki bu yollarda bolca düşman mevcut. Ancak oyun tasarım olarak burayı çok uzatarak oyunda geçirdiğiniz süreyi arttırmanızı hedeflemiş. Maalesef ki bu da çok yanlış bir karar olmuş. Aynı düşmanları tekrar tekrar aynı şekilde öldürmek size hiç bir şey kazandırmıyor.

Bir diğer değinmek istediğim şey de bu alanlarda platform ögeleri. Bu ögeler de maalesef aynı, herhangi bir değişiklik yok. Bunun devamlı tekrar etmesinden dolayı her boss öncesi ciddi bir keyif baltalanması yaşamanız mümkün. Bu tasarım tercihi de oldukça yanlış bir seçim olmuş.

Boss Savaşları ve Platform Ögeleri

Death’s Door oyununun boss’ları genel anlamda çok güzel tasarımlara sahipler. Hepsinin ayrı bir yeteneği ve hareket tarzları mevcut. Oyunun en keyifli kısımlarının da bu boss’larla dövüşmek olduğunu söylesem yalan söylemiş sayılmam. Death’s Door oldukça keyifli bir oynanışa sahip olduğu için boss savaşları konusunda da oldukça iyi bir iş çıkarmışlar ancak bu bahsettiğim savaşların genel zorluğu konusunda bir şikayetim var,

Oyunlarda genel olarak bölüm bölüm artan bir zorluk vardır. Bu zaman zaman Death’s Door için de geçerli ancak boss’lar konusunda maalesef bunu söyleyemem. İlk 3 Boss size eşsiz bir deneyim yaşatabiliyor, oldukça güzel dengelenmiş bir zorlukları ve hareket düzenleri mevcut. Ancak ondan sonrakilerde ciddi bir kalite düşüşü ile karşılaşıyorsunuz. Boss’lar zor ve komplike olmak yerine daha çok kalitesini kaybederek kolaylaşıyor yani sadece size zaman kaybettirmek için oradalar ve oyundan aldığınız zevki düşürebiliyorlar.

Size özel olarak verilen dört yeteneği geliştirmek için belirli boss’larla savaşmanız gerekiyor ancak bu düşmanlar da maalesef birbirlerinin aynısı hareket düzenine sahip hale gelmeye başlıyor. Ayrıca tasarım olarak da aynılar: mekan tasarımları da buna dahil maalesef. Böylesine bir tasarım Death’s Door için iç açan bir durum değil. Gelelim platform ögelerine: tasarım olarak oynanışla çok güzel harmanlanmış platform ögeleri mevcut. Bu platformların oynarken sizi zorlayan bir yapısı var, çözdüğünüz zaman büyük bir tatmin hissini verebilen platform ögelerine sahip.

Ses ve Müzikler

Death’s Door oyununda genel anlamda en beğendiğim kısımlarından biri de oyun için ses ve müziklerine ait. Gerek aksiyon içinde gerek ara sahnelerde oldukça başarılı bir müzik kullanımı mevcut. Evrene asla yabancı kalmayan seslere sahip, oynarken aldığınız keyfi kat ve kat arttırıyorlar.

Death’s Door Üzerine Son Sözler

Genel olarak özetlemem gerekirse Death’s Door size aşağı yukarı on saatlik bir deneyim sunuyor. Görsel ve müzikal açıdan oldukça güzel sanat tasarımına sahip bir yapım. Sizi oynanışıyla beraber mutlaka içine çekecektir, eksiklerine rağmen mutlaka bir şans vermenizi öneririm. okuduğunuz için teşekkür ederim.

Diğer oyun yazılarımıza buradan ulaşabilir, incelemelerimizden haberdar olmak için ise Steam Küratör hesabımızı buraya tıklayarak takip edebilirsiniz.