Filmİnceleme

The Hateful Eight | İnceleme

Tarantino’nun bol kanlı, az mekanlı filmi The Hateful Eight ile seriyi sonlandırıyoruz. Once Upon A Time In Hollywood’dan önceki son filmi olan The Hateful Eight aynı zamanda Quentin Tarantino’nun yazıp yönettiği sekizinci eseri. Film western tarzında yoğunlaşmasının yanında yönetmeninin özgünlüğünü de büyük ölçüde yansıtıyor. Bu yüzden The Hateful Eight ile seriyi sonlandırırken Tarantino’nun yönetmenliğini daha iyi gözlemlemek istedik.

The Hateful Eight

Başlangıçtaki kar yolculuğu dışında film tek bir mekanda geçiyor: Minnie’nin barı. Mekan kısıtlılığı filme durgunluk getirse de karakterlerin hikayelerini dinlerken onların dünyasına dahil oluyoruz ve seyirci olarak aynı mekanda ama zihinsel olarak başka dünyalarda hissediyoruz. Karakterlerle bağ kurulacak kadar güvenilir olmasalar da gerçek hissettirebiliyor oyuncular.

Mekanda geçen hikayeye ek olarak her karakterin kendi hayatı hakkında konuştuğu kısımlarla da senaryo besleniyor. Bu yönleriyle film Tarantino’nun ilk eseri olan Reservoir Dogs’u hatırlatıyor. Hateful Eight farklı olarak çok daha fazla kan ve şiddet içeriyor.

Filmin Hikayesi

Hikaye bir suçlunun çetesi tarafından kurtarılma operasyonu etrafında şekilleniyor. Ödül için Red Rock’a götürülen suçluyu taşıyan at arabası karda mahsur kalan iki kişiyi daha bünyesine katarak bara varıyor. Karakterler birer birer senaryoya dahil olduktan sonra tamamını bir arada görüyoruz ve bu şekilde hepsini tanıma fırsatımız oluyor.

Yaklaşan kar fırtınası sebebiyle yakınlardaki bir bara sığınan yolcular için esas zorluk başlıyor. Bir grup tehlikeli adamın küçük barda günlerce beraber yaşama fikri hiç de sağlıklı olmadığı gibi sonuçları da korkunç oluyor.

Tüm karakterler barda toplandıktan sonra her sahnede gerilim biraz daha tırmanıyor. Herkes birbirinden şüpheleniyor, ortamdakilerin yarısı kimliği hakkında yalan söylüyor, eski savaş düşmanları bir araya geliyor ve kişisel meseleler sebebiyle ilk sahneden itibaren tartışmalar başlıyor.

İlk can kaybı çok da sarsıcı gerçekleşmiyor. Bardaki kimse için önemi olmayan bir karakter olan Daisy’nin Marquia Warren tarafından nefsi müdafaa bahanesiyle vuruluyor. Gerçek sebep ise iç savaştan beri süregelen düşmanlıkları yüzünden onu kışkırtıp öldürmek için fırsat yaratmış olması. Bu ilk ölümden sonra işler çığırından çıkıyor ve canlı kimse kalmayıncaya kadar film bitmiyor.

Herkesin ölümüne sebep olan olayların başlangıcı ise Daisy’yi kurtarma operasyonu. Abisi çete lideri olan kadını kurtarmak için iki kişiyi zehirleyip birkaç tanesini de vuruyorlar. Marquis’in karakterinin oldukça baskın olduğu bu çatışmada tüm sırlar açığa çıksa da kazanan kimse olmuyor.

Son ana kadar hiçbir karaktere güvenilemeyecek kadar duygu çalkantısı yaşatıyor The Hateful Eight. Karaktarlerin sadakatleri, doğruları ve prensipleri hakkında az çok fikir sahibi olabilsek de bu agresif grubun bir arada bulunmasının doğurduğu sonuç karakterlerine yakışan bir son oluyor.

Tarantino’nun en çok şiddet ve kan içeren filmi olarak şimdilik zirvede The Hateful Eight. Küçücük bir mekanda geçmesine rağmen izlerken seyirciyi ekrandan içeri çekecek kadar güzel sahnelere sahip film. Kurgusuyla da son ana kadar heyecanı taşıyor ve izleyeni kendine hayran bırakıyor.

Tarantino’nun müzikler ve şarkı seçimi konusunda da oldukça dikkatli davrandığını biliyoruz ancak bu filmde kendi çıtasının bile üstüne çıkmış. Her sahneye uygun müzikler ve muhteşem şarkılar filmi iyi bir noktaya taşımış.

Karakterler

The Hateful Eight karakter
Marquis Warren:

Filmi yarısından sonra domine eden karakter. Sert ve acımasız mizacına rağmen saygı duyduğu insanlara bağlı olduğunu görüyoruz. Son anına dek arkadaşının ölümüne sebep olanlardan intikam almaya çalışması da vefa duygusunun gelişmiş olduğu izlenimi veriyor.

John Ruth:

Filmdeki tek amacı yakaladığı suçluyu teslim edip ödülünü almak olan John bu uğurda her şeyi göze alıyor. Sinirli kişiliği ve tehditkar tavırlarıyla mekanda bir süreliğine hakimiyet sağlıyor.

Daisy Domergue:

Filmdeki neredeyse her ölümün sebebi olan kadın. İşlediği suçlar nedeniyle başına 10.000 dolar ödül konulmuş ve çetesinin yardımıyla idamdan kaçmaya çalışıyor. Her türlü fiziksel ve psikolojik şiddete alışık ve tepkisiz olduğunu görüyoruz.

Oswaldo Mobray:

Söylediği kişi olmadığını geç anladığımız karakterlerden sadece biri. Kendisini cellat olarak tanıtıyor ve büründüğü enerjik karakter sayesinde dikkat çekmiyor.

Şerif Chris Mannix:

Filmin sonuna kadar şerif olduğunu söylese de bunu kanıtlayacak bir belirti göstermiyor. Yine de canı pahasına suçluların karşısında yer almayı seçiyor ve sağ kurtulabilecek tek kişi olmasına rağmen bu fırsatı değerlendiremiyor.

Joe Gage:

Filmde en şüphe uyandıran karakter. Tekinsin görüntüsü yanıltmıyor ve onun da çeteden olduğunu öğreniyoruz.

Sanford Smithers:

Filmin içinde de ‘sahneyi gerçekçi kılmak’ amacıyla bara yerleştirdikleri karakter senaryoya da benzer sebeple konmuş gibi. Marquis’le çatışan bir savaş gazisi olarak tanıyoruz ve diğer herkes gibi hikayesi öğrenildikten sonra ölüyor.

Bob:

Bar çalışanı olduğunu söyleyerek mekanın sahibini tanıyanlara ilk andan kendini ele veriyor. Bu dezavantajı olmasa inandırıcı olabilecek kadar başarılı bir tipe bürünmüş.

The Hateful Eight İncelemesi

Yönetmenlik - 9
Oyunculuk - 9
Müzikler - 10
Kurgu - 8
Hikaye - 7
Teknik - 8

8.5

Awesome

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu