Kurak Günler İncelemesi

Bu yılın en çok beklenen filmlerinden biri olan Kurak Günler’i sonunda izleme fırsatı buldum. Aslında uzun zamandır festivallerde gitmeye çalışıyordum ancak filme olan yoğun ilgiden dolayı bilet bulamamıştım. Bu yoğun ilgi haliyle büyük beklenti de yaratmıştı bende ve beklentilerimi fazlasıyla karşıladığını söyleyebilirim. Hatta; yönetmenlik, senaryo ve oyunculuk bakımından son zamanlarda izlediğim en komple filmdi. O yüzden bu filmi sadece spoilersız değerlendirecek olmak biraz içimi burksa da vizyon tarihinden sonra discord sunucumuzda bekliyor olacağım.

Kurak Günler Filminin Konusu

Film; uzun yıllardır kuraklık sorunuyla boğuşan Yanıklar kasabasına yeni atanan genç savcı Emre (Selahattin Paşalı)’nin, kasabadaki yaşanan olaylar karşısındaki adalet arayışını anlatıyor. Aslında Türk sinemasında taşraya yeni atanan idealist genç hikayelerini bolca görüyoruz ancak Emin Alper’in Kurak Günler’indeki gibi toplumu çarpıcı gerçeklerle yansıtan filmleri nadiren izliyoruz. O yüzden filmdeki kuraklık sorunu olan kasabanın belediye başkanı ile idealist bir savcı arasındaki çekişme bir bakıma günümüzdeki her muhalif insanın, iktidar ile olan çekişmesinin bir aynası diyebiliriz. Bu bağlamda yönetmen daha filmin giriş sahnesinde Emre karakterini izleyiciyle özdeşleştiriyor ve tıpkı Emre gibi seyirci de taşradaki o kirli yollarda adalet arayışına çıkıyor.

Oyunculuklar ve Karakterler

Bana filmlerde seyirciyi karakterin yerine koymak oyuncular için oldukça tehlikeli gelir çünkü seyirci yaşananlar karşısında hissettiği duyguyu oyuncuda da görmek ister. Selahattin Paşalı girmiş olduğu bu zor işin altından başarıyla kalkmış. Erol Babaoğlu performansıyla biraz daha ön planda gözükse de Selahattin Paşalı’nın seyircinin aynası olabilme başarısını çok değerli buluyorum. Zaten filmin geneline baktığınızda herkes pek bir iyi oynamış. Tüm oyuncular adeta toplumda gördüğünüz insanlarla birebir. Tabii bunda en büyük pay senaryodaki karakterlerin toplumdaki gerçekliğinin diyebiliriz. Ancak karakterler arasında Murat (Ekin Koç)’ın üzerine çok düşünülmediği kanaatindeyim. Aslında filmde kendisine dair çokça detaylar veriliyor ancak bir türlü karakteri tamamlanmış olarak görmüyoruz. Üstelik bu ilk ekrana geldiğinde oldukça gizemli bir karakter olarak gözükmesinden dolayı da değil bence. Tamamen queer karakter iması yüzünden. Cannes’de Queer Palmiye için yarışıyorsun ancak filmdeki LGBT temsili sadece ima ile sınırlı kalıyor. Filmin bu konuda yeterince cesur olamaması açıkçası oldukça üzücü.

Senaryo ve Kurgu

Film Murat karakteri konusunda çekingen kalsa da geriye kalan hiçbir konuda korkaklık göstermiyor. Savcının kasabayla olan çekişmesini, toplumumuzdaki iktidar ve muhalifler arasındaki çekişmeye çok güzel yansıtıyor. Savcı Emre’nin yaşamış olduğu her olayın karşılığını, günümüz toplumunda tanıdık imge ve sözlerle izliyoruz. Filmin finaline kadar da bu gerçeklik yakamızı bırakmıyor ve finalde de seyirciye nerede duracağını açık bir şekilde soruyor. Bu noktada finale kadar gerçekçi ilerleyen filmin sürreel bir sonla bitmesi konusundaki hislerimde çelişkiler içerisindeyim. Bir yanım beğense de diğer yanım yanlış buluyor. Ancak senaryonun birçok bölümünde alegorik anlatım bulunduran bir film için çok da yanlış değil sanki.

Yönetmenlik ve Sinematografi

Tam olarak bu anlatım sayede film, yönetmenlik ve sinematografisiyle sonsuz övgümü kazanıyor. Elmalar, aynalar, çizgiler üzerinden alegori görmek elbette güzel ve birçok sinemacı bunları yapıyor ancak tüm bunları hikayeye ustaca aktarabilen çok görmüyorum açıkçası. Tabii yönetmenin başarısı sadece bu şekilde anlatım kurması değil. Giriş sahnesinden itibaren her sahnenin tonunu yönetmen istediği gibi ayarlıyor. Zaten daha en başta karakteri bizimle özdeşleştirdiği için de karakterin içinde bulunduğu tüm o gerilimi, şüpheyi, adaletsizliği sonuna kadar hissediyorsunuz. Yarattığı atmosferi bu kadar iyi kullanan bir Türk filmine son yıllarda pek rastladığımı söyleyemem.

Son Düşünceler

Kurak Günler filmi her açıdan komple bir film olmuş. Eksikliğini hissettiğiniz hiçbir bölümü yok. Filme dair küçük kırgınlıklarım olsa da hem ele aldığı konuyu hem de anlatımını çok değerli bulduğumu söylemem gerek. Gönül rahatlığıyla izlenebilecek ve sonrasında üzerine konuşulabilecek bir yapım. Fırsat bulursanız mutlaka izlemelisiniz.

Popgek’in Twitter hesabını takip etmek için buraya, diğer yazılara göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz.