Pig İncelemesi

Son yıllarda teknolojinin getirdiği avantajlar ile beraber bağımsız sinemada bir patlama olduğunu söyleyebiliriz. A24 gibi firmaların öncülük ettiği bu patlama son 5 senede gişe filmlerinin birbirine çok benzemesinin etkisi ile daha farklı tatlar arayan pek çok fazla seyirciye yayıldı. Sayıları bu kadar artan filmler içinde bağımsız filmlerin genel kitle açısından görünürlük şansları ise çok düşük. Ya arkanızda isim yapmış bir firma yada özel bir ışıltı olacak. Bugün inceleyeceğimiz film Pig de o ışıltıya sahip. Bilinmeyen bir yönetmenin ilk uzun metrajı, çok ilgi çekici bir konusu olmasa da Nicolas Cage sayesinde radarımıza girmeyi başardı.

Konu

Ormanda bir kulübe de tek başına yaşayan Rob (Nicolas Cage), domuzu ile beraber yer mantarı toplayarak Amir’e satmaktadır. Bir gece uyurken saldırıya uğrayan Rob’un domuzu çalınır. Amir ile beraber çalınan domuzunu aramak için Rob şehre gitmeye karar verir. Biz de bu sırada hem domuzun izini sürerken hem de Rob’un gizemli gerçek kimliğini araştırıyoruz.

Nicolas Cage

Nicolas Cage zamanının en büyük oyuncularından biriydi. Coppala ailesinin üyelerinden biri, aksiyon yıldızıydı. Eleştirmenlerden tarafından beğeni toplayan filmlerde oynadı, Oscar kazandı. Fakat onun da zamanı geldi ve spot ışığı üzerinden çekildi. Cage’in şatafatlı zamanlarında alıştığı lüks harcamalarını (Avrupa da şato almalar, egzotik hayvan ve çizgi roman koleksiyonculuğu gibi) devam ettirmek için son 3-4 yılda her teklif edilen filmde oynamaya başladı. Neredeyse senede 5-6 film çıkarmaya başladı.

Çoğu film kimsenin duymadığı, izlemediği düşük bütçeli aksiyon veya korku filmleriydi. Fakat arada çok özel filmler de (Mandy, Color out of Space) çıkmaya başladı. Ve bence bu Cage’i özel bir aktör olmaya doğru götürüyor. Her zaman enteresan bir kişi ve kendine has bir hayran kitlesi olsa da bu kişilik ve hayranlar büyümeye devam ediyor. O eski şatafatlı günler geride kalsa da Cage’in asıl mirası şu anda oluşuyor. Pig ise bence bir Mandy seviyesinde kült film olamayacaksa da enteresan bir film.

Senaryo ve Diğer Küçük Detaylar

Başlangıcı ile bize John Wick’i hatırlatsa da bu film bir John Wick değil. Hatta John Wick tarzının anti-tezi olabilir. Film aksiyon intikam kısmına göz kırpsa da hep ters köşe yapıp farklı bir yöne gidiyor. Amir’i oynayan Nat Wolff iki ana başrolden biri olsa da bütün olay aslında Nic Cage’de. Pig her şeyden olan ama hiçbir şeyden tam olmayan bir film. Bu sebeple de incelemesi biraz zor. Nic Cage ön planda olsa da bir oyunculuk şovu yok.

Fena olmayan görselliği olsa da bir Midsommar ve The Green Knight gibi hikayenin önüne geçen, sadece iyi görseller izleyebileceğiniz bir film de değil. Müzik öne çıkmıyor. Şiddet var ama çok az. İntikam ise aslında yok. Film aslında kabulleniş üzerine bir film. Ve bunu da yemek üzerinden işliyor. Ki bu çok enteresan. Sadece bu ters köşesi için bile takdirimi kazanan bir film oldu Pig. Kendi hikayesini aslında filmin vermek istediği mesaj gibi gayet sade bir biçimde bulandırmadan veriyor. Film çok rafine. Gereksiz hiçbir şey yok.

Görsellik

Filmdeki en büyük eksiklik ise görsel işçilik. Hannibal dizisini düşününce aklıma çok güzel yemek sahneleri gelir. Pig filmi ana odağına yemeği alsa da ortada bir food porn olayı yok. Ki bence olması gerekirdi. Filmin hikayesi örneği çok az olan bir hikaye olsa da bu tarz hikayelerin işlenmeme sebebi aslında sıkıcı ve vurucu olmaması. Bu durumu çok özel bir görsellik kurtarabilir, filmi Midsommar gibi özel bir seviyeye taşıyabilirdi.

Maalesef filmde o sihirli dokunuş yok. Filmin görüntü yönetmenliğini yapan Patrick Scola daha önce müzik videolarında görüntü yönetmenliği yapmış. Onunda ilk uzun metrajı diyebiliriz. Maalesef pek iyi bir sınav verememiş. Gayet sade planlarla çekilen bir film. Ama gözümü kapattığımda filmden aklıma bir görüntü gelmiyor maalesef.

Yönetmenlik

Pig Michael Sarnoski’nin ilk uzun metraj filmi. Kendisi aynı zamanda filmin senaristi. Film bir ilk uzun metraj için gayet iyi bir film. Film kendi derdini çok başarılı bir şekilde gayet sakin bir biçimde konsantre olarak veriyor. Fakat yönetmenin kendisi hakkında konuşmak için çok erken. Bir yönetmeni değerlendirmek için en az 3 filmini görmek gerektiğini düşünüyorum. David Fincher’i Alien 3 üzerinden yargılamak nasıl haksızlık olursa, Michael Sarnoski’yi de ilk filmi için fazla eleştirmek haksızlık olabilir.

Ama yemek kültürü üzerine gayet bilgili gözüken yönetmen acaba diğer filmlerinde odağını nereye çevirecek bunu merak ediyorum. Açıkçası şimdilik çok büyük bir ışık gördüğüm bir yönetmen değil. Ama yemek kültürüne olan hakimiyetini farklı olaylara taşıyabilirse gene enteresan izleyebiliriz.

Sonuç

Pig herkese tavsiye edemesem de durağan filmleri ya da Nicolas Cage’i seviyorsanız bir şans vermeniz gereken bir film. Çok iyi bir film olduğunu düşünmesem de anlattığı hikâye ve anlatış şekli etkileyici. Farklı bir his yaşatan bir film. Yönetmen Sarnoski ilerde üst lige çıkarsa bu adamın ilk işleri nasılmış acaba diye bakılacak bir film.

Film incelemelerimizden haberdar olmak için bizi Letterboxd‘dan takip edebilirsiniz. Diğer incelemelerimize göz atmak isterseniz de buraya tıklayabilirsiniz.