Red Notice: Düşmanımın Düşmanı Dostumdur

Red Notice, Netflix fabrikasının yeni ürünü olan bir komedi-aksiyon filmi. Başrollerinde Dwayne Johnson, Ryan Reynolds ve Gal Gadot’un yer aldığı film, bu incelemenin yazıldığı tarihlerde yaklaşık 148,720,000 saat izlenerek en iyi başlangıç yapan Netflix filmi rekorunu kırdı. Tanıtımının yapıldığı ilk andan itibaren merak etmeye başlamış olduğumdan, filmin yayınlanmasının ardından eleştiri oklarının hedefi haline geldiğini görünce biraz şaşırdım.

Sebebi, The Rock’ı sürekli aynı rollerde izlemek ve vasat senaryo beklentisiyle karbon kopya filmler görmekten sıkılmamız olsa da Netflix özel yapımlarından olan The Platform, The Irishman, Uncut Gems gibi kaliteli yapımları sürekli görmeyi beklemek de büyük beklentiye girmek demek bana göre. Bu konuyu daha ayrıntılı incelemekle beraber filmin konusuna, aksiyonuna, klişelerine -veya bunlarla mücadelesine– ve son olarak da Ryan Reynolds mizahı ile beraber filmin nasıl seviye atladığına ufak bir bakış atmaya çalışacağız.

Red Notice Konusu

Filmimiz başlangıçta Kleopatra’nın kayıp 3 Altın Yumurtası efsanesinden, nerede olduklarından ve başlarına ne geldiğinden bahsederek filmin ana motivasyonu için bir temel atıyor. Hemen arkasından gelen sahnede ise bu 18 karatlık altın yumurtalardan ilkinin çalınma tehlikesiyle devam ediyor. FBI’da profil uzmanı olarak çalışan Ajan Hartley (Dwayne Johnson), değerli eseri çalmaya çalışan hırsızımız ile yapımın aksiyon ve mizah konusunda bizlere ne sunabileceğini gösterir nitelikte ufak ve keyifli bir kovalamaca yaşıyor.

Senaryonun iskeleti ise hırsızımız ile dünyadaki her doğal afete engel olup, gökdelenlere tırmanıp gorillerle kanka olan, iyilerin dostu kötülerin düşmanı The Rock arasındaki mecburi ortaklık üzerine kurulu. Kendini aşırı ciddiye alan bir durumu olmamasıyla beraber, daha kötü senaryolar da izlemiştik. O yüzden bu yapım özelinde en azından filmi taşıyacak kadar yeterli olduğunu düşünüyorum. İlerleyen kısımlarda da hikayeyi canlı tutacak birkaç senaryo oyunuyla birlikte izlenebilir bir sonuç ortaya çıkıyor.

Olumsuz eleştirilere katılmadığım nokta ise şu ki Johnson’ın filmleri bana kalırsa bazı istisnalar hariç az çok ne vereceği belli, orta kalitede filmler. Sinema camiasını yerinden oynatacak, yenilikçi tarzıyla ses getirecek filmlerden ziyade zaman geçirmelik, yormayan ve eğlenceli filmler sınıfına koyarız bu filmi. Günümüze uyarlanmış Jumanji (2019), Rampage (2018) ve yer yer Hızlı ve Öfkeli serisi hep bu amaca hizmet etmekteydi. Ve bu filmin de görevini başarıyla yerine getirdiğine inanıyorum.

Aksiyon Sekansları

Konusunu anlatmaya çalışırken bahsettiğim gibi aksiyon kısımları oldukça keyifli ve akıcı hissettirdi. Yeri göğü yumruklayan, roketten kaçan ve boğayla güreşen Dwayne Johnson’dan ve büyük ihtimalle dişiliğinin çekeceği ilgiden faydalanmak üzere yazılmış birkaç Gal Gadot sahnesinden ziyade Ryan Reynold kısımları daha eğlenceliydi. Bu kısma daha detaylı değineceğim ancak Reynolds, tüm filmi bir üst seviyeye taşımış. Kovalamaca sahnelerinde de klişelerden mümkün olduğunca kaçınarak sıkıcılığın önüne geçmişler. Hatta bu tarz filmlerde sıkça gördüğümüz artistik kovalamacayla dalga geçtikleri araba sahnesinde de oldukça eğlendiğimi söyleyebilirim.

Kıyas yapmak gerekirse de Red Notice, tüm olayının aksiyon olması gereken ama sadece sırtını Hızlı ve Öfkeli serisine dayayan Hobbs And Shaw (2019) filminden her bakımdan daha iyiydi. Ana karakterlerimizin arasındaki ilişki, çatışma ve diyaloglar kat kat daha başarılıydı. Bu durum aksiyona da olumlu yönde yansıyarak yapaylığın önüne geçmesine yardımcı olmuş diyebilirim.

Ryan Reynolds Farkı

Gelelim bana göre incelemenin ve filmin en önemli kısmına: Nolan Booth karakterini canlandıran Ryan Reynolds. Daha öncesinde Buried ve Self/less gibi beğendiğim yapımları olsa da çıkışını 2016 yılında vizyona girmiş olan Deadpool ile yapan oyuncu, sonrasında bu başarısını devam filmi Deadpool 2 ile devam ettirirken; Pokemon Dedektif Pikachu, 6 Underground, Hobbs And Shaw ve özellikle yakın zamanda beyaz perdede izlemiş olduğumuz Free Guy ile büyük beğeni topladı.

Hobbs And Shaw’u özellikle bu listeye ekledim çünkü bana göre o filmi izlenebilir kılan tek unsur Ajan Locke karakteriydi. Kalan kısmının neden kötü olduğunu da önceki kısımlarda anlatmıştım. Dedektif Pikachu filmi ise izleyiciye görsel şölen ve nostaljik duygular dışında pek bir şey sunmuyordu. Bu noktada yine Reynolds’un seslendirmedeki başarısı ön plana çıktı.

Bu yapımda da istikrarını devam ettirerek mizahıyla ve oyunculuğuyla Reynolds, başarılı bir karakter canlandırmış. Oldukça sarkastik, iğneleyeci ama bir o kadar da samimi. Reynolds ve karakteri Booth, doğal tepkileri ve diyaloglarla izleyiciyi eğlendiren temel unsur haline gelmiş. Bu noktaya kadar senaryosunu ve The Rock filmlerini övmüş gibi olsam da Ryan Reynolds performansı olmasaydı “Acaba filme devam eder miydim?” diye düşünmedim de değil. İstisnasız her filmini başarılı bulduğum için bende belki de bende anlamda istemsiz bir önyargı oluşturdu.

Sonuç

Özetle Red Notice; başarılı aksiyonu, keyifli mizahı – düzeltiyorum, Ryan Reynolds mizahı – ve yormayan kurgusuyla yılın şans verilebilecek filmlerinden bir tanesi. Mutlaka izleyin diyemem ancak hayatın koşturmacasından bunalıp, Scorsese stili senaryoların altında ezilmek istemediğiniz zamanlarda alternatif olabilecek başarılı bir yapım.

Popgek’i Twitter’dan ve Letterboxd’den takip etmeyi, diğer inceleme yazılarımıza gözatmayı unutmayın!