Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One İncelemesi

Geçtiğimiz yıl Top Gun: Maverick ile yaklaşık 1.5 Milyar Dolar gişe yaparak “Sinemanın Kurtarıcısı” olarak görülen Tom Cruise’nin merakla beklenen filmi Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One yarın vizyona girecek. Ön gösterim ile izleme fırsatı bulduğum filmin beklentilerimi tam anlamıyla karşılamadığını söyleyebilirim. Seyircilere her yeni filminde “Acaba bu sefer çıtayı nereye çıkardı?” diye sorduran Tom Cruise, belki yine harika bir iş çıkarıyor ama izlerken çok fazla tekrara düşme ve aşırılık hissediyorsunuz. Genel olarak çok güzel bir prodüksiyona sahip olması bile filmi izlettiriyor belki ama o aşırılık yüzünden, gelecek filmler için kötü sinyaller veriyor.  Hatta bana öyle geliyor ki serinin 7. Filmi Dead Reckoning Part One, Fast and Furious serisine benzemeden önceki son film olabilir.

Mission: Impossible – Dead Reckoning Part One Filminin Konusu

Önceki filmlere benzer bir konusu olan film, tehlikeli bir silahın yanlış kişilerin eline düşmeden önce yerini bulmaya çalışan Ethan Hunt ve IMF ekibini konu alıyor. Her ne kadar konusu ve işleyişi önceki filmlere benzer de olsa; yapay zeka üzerinden yaratılan görünmez bir düşman, işlerin daha ilginç bir şekilde gelişmesini sağlıyor. Tabii bunu yaparken klasik bir geçmişten gelen düşman da eklendiğinde, tüm o herkesin karşısında duran Ethan imajı, izleyiciye çok net bir şekilde veriliyor.

Karakterler ve Oyunculuklar

Mission: Impossible serisi ana kadrosundan çok yeni karakterleriyle göze çarpan bir seri. Çünkü ana kadrosu yıllar boyunca çok sabit bir çizgide kalmış, artık seyircinin birebir tanıdığı karakterler. Öyle olunca da yeni tanıttığınız karakterlerin başarılı olması gerekiyor. Dead Reckoning Part One’de Hayley Atwell ve Esai Morales, her ne kadar klişe karakterler olsa da iyi iş çıkarmışlar. Özellikle Hayley, enerjisiyle tüm gözleri üstüne çekebilmeyi başarmış. Pom Klementieff’in karakteri ise diğerlerinden biraz daha farklı yansıtılıyor ve filmin klişelerinden biraz olsun kurtulup, renkli bir karakter izlememizi sağlıyor.

Yönetmenlik ve Prodüksiyon

Rogue Nation ve Fallout ile çok başarılı bir grafik çizen Christopher McQuarrie, bu filmde bence önceki filmlerin üzerine bir şey katmaya çalışma konusunda eksik kalmış. Özellikle Fallout ile çektiği filmlerde seriye yeni bir şeyler katabileceğini göstermişti ama Dead Reckoning Part One’de sadece önceki filmlerinde işe yarayan ne varsa, aynısını yapmaktan başka bir şey denememiş. Haliyle büyüleyici prodüksiyonu olmasa, ortalama bir film olmaktan öteye gidemeyecekti. O yüzden Christopher McQuarrie bence Tom Cruise ve setteki ekibine ne kadar teşekkür etse az.

Senaryo ve Kurgu

Filmle ilgili bütün sorunlarımın kaynağı ise tam olarak senaryosu ve kurgusu. Açıkçası senaryosu ile her ne kadar basit bir düzeni olsa da bir sorunum yoktu. Hatta bu basitlik genel olarak iyi de işlenmiş. Ancak bir noktada alınan kararlar o kadar zayıf işleniyor ki hikayenin öncesi ve sonrasına hiçbir etkisi yok. Haliyle seyircilerden hiç kimsenin bu kararlardan hoşnut kalacağını sanmıyorum. Aynı şekilde kurgu konusunda çok daha büyük problemleri var. Çok başarılı bir aksiyon sahnesi çekiyor olabilirsiniz ancak bunun süresini de iyi ayarlamak gerekiyor. Çünkü uzun süren salt aksiyon sahneleri, izleyicinin hikayeden kopmasına sebep olabiliyor. Çok basit bir örnekle açıklamak gerekirse filmin bir noktasında araba ile kaçış sahnesi izliyorsunuz ve kaçış sonlandıktan sonra araya marka reklamı giriyor ve senaryo size aynı kaçış sahnesini, tekrar izletiyor. Bu tarz sahneler sebebiyle de 2 saat civarında bir film izleyebilecekken, 2 saat 43 dakikalık bir ekran süresi ile karşılaşıyorsunuz. Senaryosu 2 saatlik bir filmi de uzattığınız zaman, temposu olumsuz etkileniyor.

Ses Tasarımı ve Son Düşünceler

Filmin prodüksiyonuyla beraber en sevdiğim kısmı Ses Tasarımıydı. Geçtiğimiz yıl Topgun: Maverick ile En İyi Ses Oscar’ını alan ekibin birçoğunun bu filmde de yer almasına şaşırmadım. Hem aksiyon hem de gerilim sahnelerinde filmi çok ayrı bir seviyeye taşımayı başarmışlar. Bu yıl da aynı dalda adaylık almaları muhtemel. Son olarak izlerken keyif aldığım ama çok fazla da problem yaşadığım bir film oldu. Özellikle salt aksiyon filmi olmaya doğru yol aldığını düşündürmesi, “Acaba sonu Fast and Furious serisi gibi mi olacak?” düşüncelerine yöneltti. Yine de filmi izlerseniz, salondan memnun ayrılacağını düşünüyorum ama ilerisi için endişe duyulması gerektiği de bir gerçek.

Bizi Twitter’da takip etmek için buraya, diğer yazılarımıza göz atmak için buraya tıklayabilirsin.