The Witcher: Nightmare of the Wolf

23 Ağustos’ta izleyiciyle buluşacak The Witcher: Nightmare of the Wolf, Netflix’in The Witcher kitaplarından ilham alarak çıkardığı ikinci iş olma özelliğini taşıyor. Bu defa live-action yerine animeyi benimseyen Netflix, filmde bize kitaplarda karşılaşılmayan bir konuyu anlatıyor. Film her ne kadar The Witcher dizisinden iyi olsa da hala ortalama bir iş olmaktan öteye gidemiyor.

The Witcher: Nightmare of the Wolf’un Konusu

Nightmare of the Wolf, The Witcher dizisinin yıllarca öncesinde geçiyor ve Geralt‘ın akıl hocası Vesemir adıyla bilinen Witcher’a odaklanıyor. Dizinin ikinci sezonunda karşımıza çıkacak Vesemir‘in gençlik yıllarına değinen film, Witcher’lar ile büyücüler arasındaki anlaşmazlığı ve halkın Witcher’lara olan nefretinin giderek büyüdüğü zamanları konu alıyor. Bu dönemlerde başarılı bir canavar avcısı olan Vesemir, ülkenin ormanlarını mesken tutan bir yaratığı avlamaya çalışırken, geçmişindeki pişmanlıklarıyla tekrar yüzleşmek zorunda kalıyor. Bir Witcher olmak için arkasında bıraktığı şeylerle yüzleşirken kendini büyük bir intikam hikayesinin içinde buluyor. Witcher olma sürecinin ne kadar acı dolu olduğunu da ekranlara getiren film, Kaer Morhen‘in ne kadar acımasız bir yer olduğunu da ortaya koyuyor.

Anlatı ve Müzikler

Açık konuşmak gerekirse filmin anlatısını pek beğenmedim. Konu kısmında bahsettiğim gibi film merkezine Vesemir’i alıyor ve büyük çoğunluğunda Vesemir’in geçmişine odaklanıyor. Ancak Vesemir’in geçmişine uzun uzun odaklanan film, ana olaylara gelince 1 saat 21 dakikalık süresine rağmen sonlara doğru her olayı aşırı hızlı bir şekilde işlemeye başlıyor. Bu aşırı hızlı işleme yüzünden bir noktada filmin anlattığı şeyleri kaçırmaya başladığımı söyleyebilirim. Filmi 10 dakika daha uzatıp sonları bu kadar aceleye getirmemelerini isterdim. Müzikler konusunda ise tam tersi bir durum söz konusu. Filmin başlarında dikkatimi çok çekmeyen müzikler filmin sonuna doğru kendini daha çok ön plana çıkarıp kulaklarınızın pasını bir güzel siliyor.

Kaer Morhen

Witcher’ların eğitildiği ve yapıldığı yegane yer olan Kaer Morhen, Vesemir’in geçmişini izlediğimizden dolayı filmde büyük bir yer kaplıyor. Kaer Morhen’de birçok Witcher’la karşılaşıyoruz ve bunlardan biri büyük ihtimalle “Netflix her işine siyahları ve gayleri sokuyor abi” tayfayı çok üzecek. Kaer Morhen’in sırlarına ve aslında ne kadar yozlaşmış bir yer olduğuna değinen film, Witcher’ların aslında ne kadar acımasız ve kalpsiz yaratıklar olduğunu da gözler önüne seriyor. Para için Witcher’ların neler yapabileceğini görmek, bu uğurda kaç insan öldüğünü umursamamaları gibi konular ister istemez sizi de bu insanlar aslında kötü demeye itiyor. Vesemir’in akıl hocası olması yolunda ise Kaer Morhen’de yaşadıkları büyük önem taşıyor.

The Witcher Anime olarak daha iyi

The Witcher dizisindeki en büyük sorunlardan biri, bütçe yetersizliği nedeniyle ekrana yansıtılamayan büyüler, dövüşler ve yaratıklardı. Bu film ile animeye geçiş yapıldığı için büyüleri ve dövüşleri olması gerektiği gibi bütün görkemiyle izleyebiliyoruz. Büyülerin çizimi ve ekrana yansıtılışı başarılıydı. Yaratıklar konusunda dizinin 6. bölümündeki korkunç gözüken ejderha gibi şeyleri anime olmasının rahatlığıyla filmde görmüyoruz. Daha büyük ve çeşitli yaratıkları gördüğümüz film, bu yaratıkların vahşiliğini, insanlara nasıl zararlar verebildiğini çok iyi gösteriyor.

Aksiyon kısımlarındaki animasyonların akıcılığı ve şiddet dozajıyla büyük zevkle izlenecek birçok sahne mevcut. Aksiyon sahneleri her ne kadar akıcı ve iyi çizilmiş olsa da ağzınızı açık bırakacak seviyede ve uzunlukta değiller. Castlevania‘nın son sezonuyla büyük benzerlikte birçok sahneye de sahip olan film, Castlevania’nın çok iyi başardığı şeyler karşısında aşırı sönük kalıyor. Nightmare of the Wolf bir yetişkin anime filmi olduğu için kan, vahşet ve çıplaklık gibi unsurları göstermekten de çekinmiyor. Ve tabii ki bir Witcher işi küvetsiz olmaz.

The Witcher evreninde geçen daha iyi şeyler izleyebilir miyiz?

Yazının sonuna yaklaşırken şunu söylemek istiyorum ki The Witcher dizisini beğenmeyen biri olarak Nightmare of the Wolf‘un fragmanını görünce heyecanlanmıştım. Castlevania gibi muhteşem bir animeye imza atan Netflix’in bu filmle de aynı şeyi yapacağını düşünmüştüm ama karşılaştığım şey ortalama bir anime filmiydi. Fakat Dota Dragon’s Blood‘u izleyip sevdiyseniz bu filmi de seveceğinizi düşünüyorum. Dota’yı da yapan Stüdyo Mir’in elinden çıkan Nightmare of the Wolf, izleyiciye Dota’dan biraz daha iyi şeyler sunmayı başarıyor.

Bizi twitter’da takip etmeyi ve gelecek The Witcher yapımlarıyla ilgili yazımıza göz atmayı unutmayın!