Çizgi Romanİnceleme

Superman: Birthright – Mükemmel Bir Orijin Hikayesi

Son yıllarda internetin geek topluluklarında vakit geçirdiyseniz birçok çizgi roman severin Superman’i kötülediğini fark etmiş olabilirsiniz. Bu insanlara soracak olursanız Superman sıkıcı, demode, basit ve okuyucunun bağ kuramayacağı bir karakterdir. İtiraf edeyim, ben de uzun bir süre bu tutuma sahiptim. Superman’le boy ölçüşebilecek bir tehdit yoktu, onu ilgi çekici kılan bir özelliği yoktu çünkü her anlamda kusursuzdu. Fakat bütün bu düşüncelerim, yazar Mark Waid ve çizer Leinel Francis Yu’nun 2003 tarihli Superman Birthright mini serisini okumamla değişti.

Birthright, hepimizin ezbere bildiği orijin hikayesinin yeni bir nesil için modernize edilmiş hali. Superman’in dünyasını ve karakterlerini yepyeni halleriyle bize sunuyor. Waid’in Superman mitosuna yaptığı dokunuşlar, karakterlere yenilik ve tazelik getiriyor fakat asla yabancı veya zorlama hissettirmiyor. Waid’in Superman külliyatına duyduğu saygı ve sevgi de kitabı bu kadar başarılı kılan ana unsur.

IMG 2013 Superman: Birthright - Mükemmel Bir Orijin Hikayesi
Superman: Birthright Çizgi Roman İncelemesi

Kimlik Arayışı

Her şeyden önce Birthright’ın ana teması insanın kendi kimliğini oluşturması. Bu hikayede karakterimiz, dünyada nereye ait olduğunu ve kim olduğunu anlamaya çalışıyor. Fakat bu soruların cevabını bulmak onun için oldukça zor. Evet, Superman bu gezegende sevgi dolu iki insan tarafından yetiştirildi ama ne yaparsa yapsın o bir insan değil. Yeteneklerini tanıştığı herkesten saklamak zorunda aksi takdirde insanlar Clark’ın güçleri karşısında dehşete düşüyor. Üstüne üstlük duyuları da sıradan bir insandan üstün, bu sebeple dünyayı algılayış biçimi dahi bizden farklı. Bütün bunlar da karaktere yalnızlık ve izolasyon duyguları yüklüyor. Superman kimliği de işte bu yalnızlık hissinden doğuyor. Clark, potansiyelinin tamamına ulaşması için ait olduğu iki gezegenin ona verdiği mirası kucaklaması gerektiğini anlıyor.

Superman: Birthright
Superman: Birthright Çizgi Roman İncelemesi

Öncelikle şunu hemen aradan çıkartalım: Mark Waid’in yorumuna göre Superman; karakterin “gerçek” kişiliği, Clark Kent ise sahte kimlik. Sonuçta o, gökte uçup insanlara yardım ederken rol yapmıyor. Gerçekten olduğu kişi bu. Kent çifti onu bunun için yetiştirdi, güçlerini her zaman insanlığın yararına kullanması ve zor durumdaki insanlara yardım etmesi için.

Peki ama bütün bu güçlere sahip biri kendini neden kahramanlığa adasın? Genelde bu soruya “Çünkü ahlaki olarak yapılması gereken doğru şey budur.” cevabı verilir. Fakat Birthright, çok daha derin bir cevap daha veriyor. Superman’in bıkmak bilmeden kötülükle savaşmasının sebebi insanlığın ta kendisi. Cesur aktivistlerin, korkusuz gazetecilerin, iyi insanların dünyayı değiştirme gücünün farkında. Elleriyle çelik bükebilen bir adamın, bu sıradan insanların mücadelelerini görüp de hiçbir şey yapmadan durması imkansız.

Waid’in “Metropolis Clark’ı” olarak adlandırdığı kimlik ise bambaşka bir konu. Superman istese 7/24 Superman kimliğiyle yaşayabilir, zamanını gezegenin herhangi bir yerinde kendi başına geçirebilir. Metropolis’teki ikili yaşamı biyolojik bir zorunluluktan doğan bir şey de değil. Sakar gazeteci Clark Kent kimliği tamamen psikolojik bir ihtiyaçtan ortaya çıkmış bir gizli kimlik. Bu kişiliğin var oluş sebebi Superman’in, insanlığından kopmamak ve yalnız olmamak istemesinden geliyor.

Superman bile çevresindeki insanlar tarafından kabul edilmek ve “normal” olmak istiyor. Clark insanlar arasında günlük yaşamını sürdürerek, üstlendiği kahramanlık görevinin amacını ve bunu kimler için yaptığını kendisine sürekli hatırlatıyor. Elbette bunun bedeli ise Metropolis’teyken sürekli rol yapması. Bu, karakterin hem trajedisi hem de okuyucunun gözünde onu bağ kurulabilir yapan yegane şey: İnsanın normal hissetmek ve çevresi tarafından kabul görmesi için olmadığı biri gibi davranması.

Genç Superman; Kripton’dan gelen yeteneklerini herkesten gizlemek yerine, Dünyalı ailesinin ona verdiği ahlaki pusula ile birleştirip kahramanlığa atılmaya kararlı. Karakterimiz artık ne istediğini ve ne yapması gerektiğini biliyor ve bu konuda azimli. İkonik kostümü ve gizli kimliği yerinde, artık geriye kalan tek şey sayısız uyarlamada karşımıza çıkan ve hepimizin tanıdığı ikonik lokasyon: Metropolis

21. Yüzyılda Metropolis

Superman: Birthright
Superman: Birthright Çizgi Roman İncelemesi

Waid ve Yu, bize alışık olduğumuzdan farklı bir Metropolis tasviri getiriyor. Bu Metropolis portresinde 9/11 sonrası Amerika’nın ruh hali oldukça net bir şekilde hissediliyor. Şehrin insanları paranoyak, güvensiz ve kötümser. Bütün bu duygular, Superman’in iyiliğin ve adaletin sembolü olarak benimsenmesini her zamankinden daha zor hale getiriyor. Özellikle de bu paranoyanın, Superman’in baş düşmanı olan Lex Luthor tarafından had safhaya çıkarılmasıyla.

Lex Luthor, bu kitabı bu kadar sevmemin en büyük nedenlerinden biri kesinlikle. Burada Lex’in, Clark’ın Smallville günlerinden arkadaşı olduğunu öğreniyoruz ve de Waid aralarında müthiş bir paralellik kuruyor. Clark süper güçleri, Lex ise inanılmaz zekası sayesinde dünyayı sıradan insanlardan çok daha farklı tecrübe ediyor. Ancak bu yetenekler onlara yalnızlık hissi de veriyor. Bu yüzden bu iki karakterin tek arkadaşlarının birbirleri olmaları çok doğal hissettiriyor. Superman yalnızlığının üstesinden gelebilse de Lex bunu başaramıyor ve zaman içinde bildiğimiz villian haline bürünüyor. Superman, ailesinin ona gösterdiği sevgi ve şefkat sayesinde kendisini insan gibi hisseden bir yabancı; Lex, ihmalkar ve istismarcı babası yüzünden yabancı gibi hisseden bir insan.

IMG 2020 Superman: Birthright - Mükemmel Bir Orijin Hikayesi
Superman: Birthright Çizgi Roman İncelemesi

Mark Waid’ın mükemmel şekilde kavradığı başka bir karakter ise Lois Lane. Bu hikayeyi okuduktan sonra Superman ve Lois’in neden birbirlerine aşık olduklarını çok rahat anlayacaksınız. Lois, dışardan biraz ukala ve küstah gözükse de, çevresindeki haksızlıklara sessiz kalamayan şefkatli bir kadın. Dolayısıyla Superman’e neden böylesine çekildiğini anlamak güç değil, Superman onun için adaletin ve özgürlüğün sembolü. Clark ise Lois’in gazeticilik gibi önemli bir mesleğe adanmışlığına, cesaretine ve adalet duygusuna her anlamda hayran. Superman’e, bütün şehir ona sırtını dönmüşken hala savaşma isteği veren şey Lois’in ona olan inancı. Başkaları ne derse desin Lois, Superman’in sadece çevresindeki insanlara yardımcı olmak isteyen bir kahraman olduğuna her daim inanıyor.

Çizimler

Seriyi bu kadar akılda kalıcı ve zamansız kılan Leinil Francis Yu’nun çizimlerine değinmeden olmaz. Yu’nun çizgileri sert ama bir o kadar da enerjik, duygu yüklü ve dinamik. Bazen diyalog dahi olmayan yerlerde bir sürü duyguyu aktarabilmesi (en iyi örneği dördüncü sayıdaki Clark’ın Perry White ile olan mülakat sahnesi) gerçekten takdire şayan. Yu’nun kalemi Dave McCaig’in parlak, canlı renkleri ve Gerry Alanguilan’ın gölgeli çinileri ile birleşince ortaya inanılmaz bir iş çıkmış. Çizimler, Superman’in sayfada gözüktüğü her an okuyucuda huşu hissi uyandırmayı başarıyor. Superman’in tarihinin ikonik anlarının bu ekip tarafından yeniden yaratılmasını ve yenilerinin eklenmesini görmek büyük bir zevkti.

Superman: Birthright
Superman: Birthright Çizgi Roman İncelemesi

Superman: Birthright Üzerine Son Yorumlar

Superman: Birthright en sevdiğim çizgi romanlardan ve favori Superman hikayem. Superman’in aslında her insanın hayatının bir noktasında yaşadığı sorunlarla boğuştuğunu güzel bir şekilde anlatıyor. Bununla birlikte karakterin zamansız ve ilham veren bir figür olmasını çok iyi yakalıyor ve karakteri 21. yüzyıla taşıyor. Süper kahramanlık konseptini seven herkese gönül rahatlığıyla tavsiye edebileceğim bir kitap.

Diğer çizgi roman içeriklerimize ulaşmak isterseniz sizleri şuraya, bizi Twitter’dan takip etmek isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu