Kült yapımlar denince akla gelen Britanya televizyonu, şüphesiz şimdiye dek çok sayıda kaliteli iş ortaya çıkardı. Özellikle kendine has mizahı ve komedisiyle öne çıkan İngilizlerin sitcomları için “britcom” dediğimiz ayrı bir tanım bile oluşmuş durumda yıllar içinde. Aksan duymak isteyenler, Amerikan yapımlarından sıkılanlar, dizlerini döve döve gülmek isteyenler geldiyse buyurun Mutlaka İzlemeniz Gereken 21 İngiliz Dizisi listemize başlayalım:
Üniversite yılları deyince: Fresh Meat
Üniversite hayatlarına yeni başlayan 6 öğrenciyi konu eden 2011 yapımı komedi dizisi Fresh Meat, 5 seneye 30 bölüm sığdırırken dizinin başrollerini Jack Whitehall, Charlotte Ritchie ve Zawe Ashton paylaşıyor. Arkadaş komedilerini sevenler mutlaka Fresh Meat’e bir şans vermeli diyor ve sonraki maddede ciğerinizi dağlamaya hazırlanıyoruz.
It’s A Sin: Bir Russell T. Davies harikası
Efsanevi bilimkurgu dizisi Doctor Who’nun ilk dört sezonuyla gönlümüze taht kuran Russell T. Davies’in son dizisi 2021 yapımı It’s A Sin, seksenli yıllarda AIDS’in ortaya çıkışına 4 arkadaşı odağına alarak bakıyor ve ortaya şahane bir queer drama çıkıyor. Başrolünü Years&Years grubunun solisti Olly Alexander’ın sırtlandığı dizi anlatımı, tercih ettiği dili ve müzikleriyle aklımızda çoktan yer etti bile. Son olarak HBO Max’in haklarını satın aldığı dizi, belki her platformda ses getirmedi ama bizce 2021’in en iyi yapımlarından olmaya aday.
Yapılmış en şuursuz sitcom: Peep Show
David Mitchell ve Robert Webb’in başrollerini paylaştığı Peep Show, 2003’ten 2015’e kadar devam etmiş oldukça meşhur bir İngiliz sitcomu. Mark ve Jez adındaki iki arkadaşın başına iki insanın başına ne kadar abuk subuk şey gelebilirse o kadar abuk subuk şeyin gelmesini izlediğimiz dizi, 54 bölümden oluşuyor. Cringe comedy kategorisine rahatlıkla sokabileceğimiz Peep Show Netflix Türkiye kütüphanesinden kaldırılmış olsa da, kıymetlimiz Olivia Colman’ın da kadrosunda bulunmasının hatrına Çin’de de olsa gidip izleyiniz diyoruz.
Olivia Colman varsa izlenir: Bir depresyon kara komedisi Flowers
2016 Channel 4 yapımı Flowers, posterinde de yer verdiği “Aile: Güllük gülistanlık değil.” mottosuyla yola çıkıyor ve seyirciye birbirinden sıradışı 12 bölüm vaat ediyor. Aynı zamanda mental rahatsızlıklara da farklı bir pencereden bakmayı başaran Flowers, bu sırada çok kendine özgü bir dünya yaratıyor ve göğsümüze kocaman bir kayayı bırakıp gidiyor. O değil de iyi ki Olivia Colman var!
Açıp kapamayı denediniz mi: The IT Crowd
Belki de gelmiş geçmiş en iyi komedilerden biri olan 25 bölümlük The IT Crowd, büyük bir şirketin Roy, Moss ve Jen isimli 3 kişilik IT ekibinin başından geçenleri anlatıyor. Yayınlanmaya 2006 yılında başlaması sebebiyle hem 2000’lerin nostaljik tadını alabiliyoruz, hem de Chris O’Dowd, Richard Ayoade, Katherine Parkinson ve Matt Berry’den oluşan muhteşem 4’lü sayesinde 2021 yılında nasıl gülündüğünü hatırlıyoruz. Herhangi bir IT ekibini doğal ortamlarında gözlemleme şansı olmuş biriyseniz diziden alacağınız keyfin en az 3 kat artacağının da garantisini veriyoruz. (IT’ciyle bizzat görüşen arkadaşım var, ben sana onu da getireceğim!) (Netflix)
Travmanın ardından yolunu bulabilmek: I May Destroy You
-Neyse ki- geride bıraktığımız 2020 yılında olan sayılı iyi şeyden biriydi I May Destroy You. Pek muhteşem Michaela Coel’in elinden çıkan 12 bölümlük BBC dizisi rıza kavramını lafını esirgemeden kurcalıyor ve bizi kendisine hayran bırakıyor. 30’ar dakikalık bölümleri ister bir çırpıda ister sindire sindire, ama mutlaka izlenmeli derken tetikleyici içerik uyarısını da şöyle iliştiriveriyoruz I May Destroy You için. (Bein Connect)
Ne olmuş Billie Piper’a aşıksak: I Hate Suzie
I May Destroy You’dan sonra yine şahane bir kadın işiyle listeye devam ediyoruz. Doctor Who’dan tanıdığımız eski İngiliz pop yıldızı, on parmağında on marifet kıymetlimiz Billie Piper’ın hem yaratıcılığını, hem eş yazarlığını hem de başrolünü üstlendiği I Hate Suzie, yine 2020 yılında en sevdiğimiz işlerden biri olmayı öyle ahım şahım bir çaba bile göstermesine gerek kalmadan başarıveriyor. Son zamanlarda izlediğimiz en derli toplu işlerden biri olan I Hate Suzie, telefon galerisi hacklenen ünlü bir oyuncunun hikayesi üzerinden 9 bölümün her birini farklı bir konsept ile birbirine bağlıyor. Her bölümü bu anlamda ayrı bir film olarak bile değerlendirilebilecek dizi, şimdiden 2. sezonu için bizi gün saymaya itiyor. (Bein Connect)
Bedava ilişki terapisi: State of The Union
Başrollerini The IT Crowd’dan tanıdığımız Chris O’Dowd ile Gone Girl’ümüz Rosamund Pike’ın paylaştığı 2019 çıkışlı State of The Union, şimdilik sadece 10’ar dakikalık 10 bölüme sahip fakat yeni sezon bu yıl geliyor! İlişki terapisine giden Louise ve Tom’un her hafta seanstan önce yakındaki pub’da buluşmalarına biz de kenardan bir kadeh içerek eşlik ediyoruz ve bu tatlı mı tatlı kısacık komediyi çok seviyoruz! (Blutv)
Britcom’da bir marka: Black Books
2000 yılı Channel 4 yapımı Black Books, katıksız bir İngiliz komedisi! O kadar ki, İngiliz mizahı diye bir tanım olmasaydı bile bu dizi İngiliz mizahının sözlükteki karşılığı olurdu. Başrollerini ikisi de komedyen olan Dylan Moran ve Bill Bailey’nin paylaştığı dizi, düşük kaliteli ve karanlık çekimleriyle de tam bir 2000’ler dizisi. Kendi kitapçısını işleten şahsına münhasır huysuz Bernard Black karakteri her ne kadar gerçek hayatta evlat olsa sevilmeyecek olsa da, dizi evreninde kesinlikle bizim favori karakterlerimizden biri! 18 bölümlük Black Books’un yalnızca 3. bölümü olan Grapes of Wrath ise aklımıza geldikçe hunharca güldüğümüz bir bölüm olarak, diziye yeni başlayanlara oldukça iyi bir referans.
Idris Elba’nın başına daha ne gelebilir diye sorduran: Luther
2010-2019 yılları arasında BBC’de yayınlanan ve Idris Elba’nın başrolünde yer aldığı Luther, tıpkı Doktor Gregory House gibi Sherlock Holmes‘tan esinlenilmiş Dedektif John Luther karakterini merkezine oturtarak ortaya 21 bölüm çıkartıyor. Son zamanlarda His Dark Materials’ta bayılarak izlediğimiz villain karakterde bir marka Ruth Wilson da dizinin kadrosunda yer alıyor. “Hele şu adam artık bir nefes alsın, yeter!” nidalarıyla izlediğimiz Luther, şu an için final yapmış gibi gözükse de ekibin kararı doğrultusunda devam etmesine engel bir durum da yok. Suç draması kategorisinde iyi bir alternatif olan Luther’ı izlemek için Idris Elba bile bize göre yeterli bir gerekçe.
İyi kalpli fakat intihara meyilli dedektif görmeye takatimiz kalmamıştır: Broadchurch
DAVID TENNANT! Şimdi herkesin dikkatini çektiysek listeye bir suç dramasıyla daha devam edelim: Yayınlandığı dönemde ortalıkta ne kadar ödül varsa silip süpürmüş, David Tennant ve Olivia Colman’ı aynı yapımda buluşturarak tarihin belki de en iyi eşleşmelerinden birini yapmış dizi, 3 sezonuna her birinden gayet tatmin olduğumuz 24 bölümü sığdırıyor. 2013’te başlayıp 2017’de biten dizinin yaratıcılığını Chris Chibnall üstlenirken Tennant ve Colman’a 13. doktorumuz Jodie Whittaker, gözbebeğimiz Phoebe Waller-Bridge, Charlotte Rampling ve Arthur Darvill gibi ünlü isimler eşlik ediyor. Dizinin pek çarpıcı müzikleri ise şahaneler şahanesi Olafur Arnalds’a emanet.
Yürü önümüzden Phoebe Waller-Bridge: Fleabag
2019 yılında final yapmasına rağmen son zamanların gözde dizisi Fleabag, sadece 12 bölümde efsane nasıl yaratılır sorusunun cevabı adeta. Phoebe Waller-Bridge’in aynı isimli tiyatro oyunundan yola çıkarak yine Phoebe Hanımefendi’nin yaratıcılığını ve başrolünü üstlendiği dizi, bir Amazon Prime orijinal yapımı. Kadroda bu listedeki her dizide olduğu gibi yine Olivia Colman’ın olduğunu belirtmekten asla utanmıyor, ayrıca mükemmel bir Claire karakteri yaratan Sian Clifford ve “Hot Priest” karakteri şimdiden kült olmuş Andrew Scott’ın da yer aldığını belirtmekten onur duyuyoruz. Her güzel şey gibi tadında biten Fleabag, Emmy ödülleri de dahil olmak üzere ödül ve övgülere doyamayarak hak ettiğini elde etmeyi de başardı. Kıssadan hisse, dizide Fleabag’in üvey annesini canlandıran Olivia Colman ile Phoebe Waller-Bridge, Fleabag’in yazılmasından seneler önce bir tiyatro oyununda birlikte sahne alıyorlar ve Olivia Colman Phoebe Waller-Bridge’e ileride bir şey yazarsa mutlaka ona da bir rol yazmasını, onun yazdığı bir rolü oynamaktan çok mutlu olacağını söylüyor. Sonrası bildiğimiz gibi, yani onu bunu bilemeyiz ama bir güç var demek ki!(Amazon Prime Video)
Daha da Phoebe Waller-Bridge isteriz diyenlere: Killing Eve
Phoebe Waller-Bridge bu kez kara komedi ile gerilimi birleştirerek bir casus draması yaratıyor ve dizinin bazı bölümlerinin yazarlığını da üstlenerek Killing Eve’in elinden tutuyor. Başrollerinde Sandra Oh ve Jodie Comer’ın yer aldığı dizi, genç oyuncu Jodie Comer’a bir adet Emmy kazandırmayı da ihmal etmiyor. Cinsel gerilimleri tavan yapan bu ikiliye ayrıca ünlü oyuncu Fiona Shaw da eşlik ediyor. 4. sezonu 2022’de yayınlanacak olan dizinin şu an için 24 bölümü bulunuyor. (Blutv)
Underrated’lık nedir: The Escape Artist
3 bölümlük 2013 yapımı mini dizi The Escape Artist, İngiltere’nin Haluk Bilginer’i, oyunculukta range denen kavramı icat eden kişi, evimizin aile babası David Tennant’ımızın malesef neredeyse her işi gibi “underrated” bir iş. Tennant’ı bir avukat rolünde izlediğimiz dizi, daha ilk bölümden oldukça karanlık bir yere doğru sürüklenmesiyle seyircisini gerçekten şaşırtıyor. “Adalet ve hukuk arasında ince bir çizgi vardır.” mesajıyla ilerleyen dizi, gayet başarılı bir thriller ve az sayıdaki bölümüyle de iyi bir haftasonu alternatifi.
Yaz dizileri yokken o vardı: Spaced
Senarist ve yazarların favorisi “fake dating” yani iki kişinin herhangi bir sebepten çevrelerine çiftmiş rolü yaptıkları kategorinin atası olmasa da öncülerinden olduğu kesin olan Spaced, 1999 yapımı 14 bölümlük bir İngiliz komedisi. Başrolünde Shaun of The Dead efsanesinden ve onlarca başka yapımdan tanıdığımız Simon Pegg ve yine neredeyse her İngiliz dizisinden tanıdığımız Jessica Hynes’ın yer aldığı dizinin yönetmeni Shaun of The Dead, Scott Pilgrim vs. The World, Baby Driver gibi ünlü filmlerin de yönetmenliğini yapmış olan Edgar Wright. Spaced, orta sınıftan 20’li yaşlardaki Londralı iki genç insanın hikayesini bol kahkahayla anlatan tatlı mı tatlı bir yapım!
Burası tam da siyaset yapma yeri: The Thick of It
2005 BBC yapımı 24 bölümlük The Thick of It, muazzam bir siyasi komedi olmakla kalmıyor, aynı zamanda canımız Peter Capaldi’nin de başrolünde yer alıp şiir gibi küfür ettiği bir yapım olarak hafızamıza kazınıyor. Politika uzaktan hakkında şaka yapmak kolay gibi gözükse de özellikle bir komedi dizisi için altından kalkması zor bir kategori. Buna rağmen The Thick of It, 2012 HBO yapımı bol ödüllü efsane dizi Veep’in İngiliz televizyonundaki çok güçlü bir dengi diyebiliriz.
Ne varsa eskilerde var: Fawlty Towers
1975 yapımı bir komedi dizisi olan Fawlty Towers, oldukça kötü işletilen bir oteli konu ediniyor. 30’ar dakikalık 12 bölüme sahip dizi, zamanında 4 yıl sürmüş ve Almanya ve İspanya gibi ülkelerde de yayınlanmış. John Lennon‘ın da hayranı olduğu hatta konuk oyuncu olarak yer almak istediğini söylediği dizi oldukça kült bir britcom örneği.
Oyuna hazır mısınız: Quiz
Başrollerinde Mr. Darcy olarak tanıdığımız ve son dönemde de Succession’da izlediğimiz Matthew Macfadyen ile Fleabag’in Claire’i Sian Clifford’un yer aldığı, Michael Sheen’in muhteşem performansıyla onlara eşlik ettiği dizi Quiz, 2020’nin seyir zevki yüksek işlerinden biri olarak kendini listemize dahil ettiriyor. Gerçek bir hikayeden yola çıkan dizi, İngiltere’de Kim Milyoner Olmak İster? yarışmasının başladığı dönemde patlayan bir hile iddiasını ve iddiaları takip eden yargı sürecini anlatıyor. Stüdyoda öksürük yoluyla hile yaptığı iddia edilen Charles Ingram ve eşi hakkındaki iddiaları merakla takip etmek ne kadar keyifliyse sevdiğimiz bu 3 oyuncuyu birlikte izlemek de o kadar güzel bir deneyim oluyor. Dizinin kadrosunda ayrıca yakın zamanda vefat eden ünlü oyuncu, kraliçemiz Helen McCrory de yer alıyor. (Bein Connect)
Gelecekle savaşmak: Years and Years
Yine Russell T. Davies’in kaleminden çıkan distopik aile draması Years and Years’ın başrolünde muhteşem Emma Thompson, Jessica Hynes gibi isimler yer alıyor. 6 bölümlük bu taze Black Mirror esintili dizi, iyi yazarlık ve iyi hikaye anlatımıyla birleşince oldukça vurucu bir hale geliyor. Baskı rejimleri, teknoloji, göçmenlik gibi pek çok konuda nokta atışı yapan dizi, kalemine aşina olduğumuz yazarı sebebiyle bizi -olumlu anlamda- kesinlikle şaşırtmıyor ve hayal kırıklığına uğratmıyor. (Gain)
Diana’ya çok yanlış yaptınız: The Crown
2016 Netflix yapımı The Crown, 2. Elizabeth ve ailesi etrafında şekillenen bir saray hikayesi sunarken, çok ama çok iddialı oyuncu kadrosu, sadeliği, estetiği ve müziğiyle belki de Netflix’in şu ana kadarki en iyi işlerinden birisi. 4 sezonu yayınlanan dizinin ilk iki sezonunda Claire Foy, Matt Smith ve Vanessa Kirby başrolü paylaşırken 3. ve 4. sezonunda ise Olivia Colman, Tobias Menzies ve Helena Bonham Carter yer alıyor. Hikaye Elizabeth’in tahta geçmesiyle başlarken, son sezon itibariyle artık hikayenin Charles&Diana ilişkisi gibi daha yakın zamanlı kısmına geçiş yapıyoruz. Yeni sezonunda yine kadrosu değişecek olan The Crown her şeyiyle ve her haliyle tam bir ziyafet! (Evet Charles’a rağmen…) (Netflix)
Uzaylı da olsa insan insandır: Doctor Who
Geldik listenin en kıymetlisi ve belki de en kült işine… Bu kısımda ister istemez tarafsızlığı bir kenara bırakıyoruz ve duygulanıyoruz çünkü Doctor Who dendiğinde aksi pek de mümkün değil. Listenin yazarı olarak özellikle benim için çok ayrı bir yerde olan Doctor Who, esasında 1963 yılında başlamış bir bilimkurgu dizisi. Gallifrey isimli bir gezegenden Tardis’ine atlayıp kaçmış bir zaman yolcusunun hikayesini anlatan ünlü dizi, 1989 senesinde reytingleri sebebiyle final yapıyor fakat 2005 senesinde yeniden başlıyor. Rejenerasyon yeteneğine sahip “Doktor”, 2005 yılında artık 9. bedeni ile seyirci karşısına çıkıyor ve Christopher Eccleston’ın doktoruna yoldaş olarak birtanemiz Rose karakteriyle Billie Piper eşlik ediyor. Yeni serinin ikinci sezonu itibariyle Doktor’u teslim alan David Tennant diziyi bambaşka bir yere taşıyor ve ardından Matt Smith, Peter Capaldi ile son olarak da Jodie Whittaker’ı Doktor olarak izliyoruz. Hali hazırda devam eden dizide onlarca yol arkadaşı ve 6 Doktor izlememize rağmen karakterleri birbirinden ayrı yerlere koymak bile çok mümkün olmuyor. Her dönemi insanın kalbine ayrı dokunan Doctor Who, en uzun süre devam eden bilimkurgu dizisi olarak da Guinness Rekorlar Kitabı‘na adını yazdırıyor. “Doctor Who izlemeyen çok şey kaybetmiştir, izleyen daha da çok şey kaybetmiştir.” diyerek listeyi yavaştan bitiriyor ve hayatımı değiştiren, dönüştüren, beni çok ümitsiz yerlerden çekip çıkarmış bu diziye liste bahanesiyle kapanışta özel bir teşekkür etmeyi de borç biliyorum. İyi ki varsın Doctor Who!
Bonus: Liselileri de unutmadık: Derry Girls
İrlanda dizisi olması sebebiyle listeye bonus olarak da olsa bir yerinden dahil edebileceğimiz 2018 çıkışlı Derry Girls, bu yıl çıkacak 3. sezonuna kadar yayınlanan 12 bölümüyle bizi en güldüren dizilerden biri olmayı başarıyor. 90’larda geçmesiyle gönlümüzde ayrı bir taht kuran dizi, izleyene pişman olma şansını kesinlikle bırakmıyor. (Netflix)
Başka yazılarda görüşmek üzere! Diğer listelerimiz için buraya tıklayın.
