Filmİnceleme

Candyman: Şeker Adamın Laneti

Başarılı yazar Clive Barker’ın kısa hikayesinden başlayan Candyman efsanesi, 4. filmi ile karşımızda. 1992 yılında çıkan ilk Candyman, 90’lı yılların simge korku filmlerinden biri olmuştu. Benim için de özel bir yeri olan film, her şeyi ile çok iyiydi. 90’lı yıllar hem Clive Barker eserlerinin beyaz perdeye taşındığı yıllar hem de slasher janrının tekrar canlandığı yıllardı. İlk Candyman filminin başarısı ise o zamanlar pek örneği olmayan slasher ile folk korkuyu birbirine entegre edebilmesiydi. Clive Barker’ın alameti farikası olan kurbanın daha sonra canavar olması Candyman’de farklı karakterler üzerinden iyi işlenmişti. Belki de aynı dönem filmleri ile arasında ki en büyük farklılık buydu.

2021 yapımı Candyman filmi ise ilk filmin yaptığı şeylerin hepsini yapan ama daha etkisiz ve kötü yapan bir film. Yeni filmimiz 1992 filminin devamı niteliğini taşıyor. 2 ve 3. filmleri izlemediğim için bilgi sahibi değilim ancak filmin efsaneye olan bağlantısı, ağırlıklı olarak 1992 yapımı film üzerine. Burada akıllara gelen o soruya cevap vereyim. Ülkemizde Şeker Adamın Laneti ismiyle giren filmi izlemek için 1992 versiyonunu izlemek zorunda değilsiniz. Açıkçası 92 versiyonu, iyi bir film olduğu için izlenmeyi hak ediyor.

CANDYMAN: ŞEKER ADAMIN LANETİ KONU

Ressam olan Anthony McCoy küratörü olan Brianna ile beraber yaşamaktadır. Uzun süredir resim çizemeyen Anthony, Brianna’nın erkek kardeşinin Helen Lyle ile ilgili bir hikâye anlatması ile ilhamını hikayenin geçtiği yer olan Cabrini – Green de aramaya başlar. Cabrini’yi araştıran Anthony orada Candyman efsanesini duyar. Resimlerinde Candyman’i anlatmaya başlayan Anyhony Candyman lanetini tekrar canlandırır.

Filmin potansiyelli taraflarından biri de Candyman efsanesini resimlerle taşımak ve modern sanat galerileriyle birleştirmek. Film bunu ne kadar başarılı yaptı orası ayrı ama hem Anthony’in resimleri ve asıl etkileyici olan filmde ara sıra çıkan animasyon kukla şovları filmi gene muadillerinden ayırıyor. Hem geçmiş ile bağ kurarken hem de bunu hikayeye yedirmeyi başarmış. Burada geçmiş filmden görüntüler göstermek yerine sanatsal açıdan da karşılığı olan bir çözüm bulmuşlar.

Candyman: Şeker Adamın Laneti
Şeker Adamın Laneti

Filmde ki kaçan fırsatlardan birisi ise Anthony’in yaptığı sadece bir resmi odağa alıp hikayeyi oradan genişletmekti. Red Dragon (Kızıl Ejder) kitabı ve uyarlamaları olan Manhunter, Red Dragon ve Hannibal (TV) da katilimiz William Blake’in bir resmi ile kafayı bozmuştu. 3 farklı uyarlama olsa da 3 uyarlama da bu ana temayı değiştirmedi. Gene aynı tema Saint Maud filminde bu kadar fazla olmasa da işlenmişti. Resimler yeteri kadar etkili kullanılmayınca belli bir yerden sonra karakterin ressam olmasının bir anlamı kalmıyor. Filmin yarısından sonra ressamlık rafa kalkıyor olayla hiçbir bağı kalmıyor maalesef.

MÜZİKLER

Filmi incelemeye en güçlü tarafından müziklerinden başlayalım. Robert Aiki Aubrey Lowe, besteciliğini yaptığı filmde Joker filminin Oscar ödüllü bestecisi Hildur Gudnadóttir’in yardımıyla muhteşem bir soundtrack ortaya çıkmış. Gene yaylılarının baskın olduğu filmde özellikle arı sesleri gayet iyi kullanılmış. İlk filmde Candyman karakterinin efsanevi arı sekansı sinema tarihine kazınmıştı. Sürekli karakterimizin yanında arılar vardı. Burada ise arıları görmesek bile sesleri hep bizimle beraber.

Candyman: Şeker Adamın Laneti
Şeker Adamın Laneti

Canydman karakteri hem lanetli bir biçimde doğuş şekli ile hem doğa da şekeri doğal üreten arılarla hem de filmde ki Candyman’lerin arı kovanı ile benzetilmesi ile arılar bu filmde sadece korku unsuru olmaktan çıkıp ana temanın parçası olmuşlar. Arı demek Candyman demek Candyman demek vahşet demek. Ama müzikler ve ses efektleri ne kadar iyi olsa da sinemada (belki de bana denk geldi) ses düzeyi çok yüksek olduğu için çok rahatsız ediyor. Bazı yerlerde kulaklarımı tıkamak zorunda kaldım.

OYUNCULUKLAR

İlk Candyman filminin en kuvvetli yerlerinden biri de iki başrol oyuncusunun performanslarıydı. Candyman’i oynayan Tony Todd, rolle özdeşti bir korku ikonuna dönüştü. Virginia Madsen’in ise büyük ihtimal kariyerindeki en ünlü filmi Candyman’di. Burada da öne çıkan gene iki oyuncu var. İlki Yahya Abdul-Mateen II. Son zamanların çıkış yapan oyuncularından olan Yahya’nın Watchmen dizisi Us ve Aquaman filmlerinde gayet iyi performansları olsa da burada başrolde kariyerinin en iyi performansını gösteriyor. Benim sevdiğim oyunculardan biri olan Yahya filmin bir sürü sıkıntısına rağmen filmin en parlak taraflarından biri.

Candyman: Şeker Adamın Laneti
Şeker Adamın Laneti

Karakteri filmin içinde güzel bir karakter değişimine doğru giderken (film bunu iyi anlatamasa da) Yahya bunun altından gayet iyi kalkıyor. Kendisini aynı zamanda yeni Matrix filminde Morpheus olarak da izleyeceğiz. Filmin diğer bir oyuncusu da Colman Domingo. Filmin fragmanında anlatıcılığı da yapan Domingo çok karizmatik bir ses tonuna sahip. Kendisini en son Zola filminde izlemiştim orada da gayet iyi performansı vardı. Burada da çok kısa olsa da önemli bir rolü var. Filmde geri kalan yan roller maalesef çok etkisiz. Yok ile var arasındalar. Candyman karakterine ise spoiler olmaması için çok değinmiyorum.

YAZARLIK

Filmin yazarları Nia DaCosta (aynı zamanda yönetmen), Jordan Peele (aynı zamanda yapımcı) ve Win Rosenfeld. Ve geldik filmin en sıkıntılı tarafına. 92 yapımı film korku janrının büyük yazarlarından Clive Barker’ın kısa hikayesinden uyarlanmıştı. Clive Barker çok iyi bir yazar olsa da benim midemi zorlayan tarafları hep vardır. Aşırı sert bir tarzı var. Stephen King kadar da popüler olmamasının sebebi bu aşırılık olabilir. Ama bir İngiliz olan Barker odağında siyahi ırkçılığı olan bu hikâyeyi gayet iyi anlatmıştı. Kökenini kölelik zamanlarına dayandırdığı Candyman efsanesi yaratırken birkaç temayı çok iyi kullanmıştı.

Bunlar çoğu ülkenin muzdarip olduğu ghettolar ile kentsel dönüşüm gibi toplumsal bir meseleyi yeni versiyonda olduğu gibi eline yüzüne bulaştırmadan, insanların gözüne sokmadan anlatabilmesiydi. Candyman karakterinin kurbanlarını kutsaması onları özenle seçmesi, ayna ve isim mevzusu ve kanca ile arılarla 5-6 farklı hikaye/film olabilecek konudan bir tane üst düzey eser ortaya çıkardı. Ama burada Peele ve DaCosta (Rosenfeld’e değinmiyorum) bunun altından kalkamamışlar. Film fena başlamasa ve hikayesinin ana odağı aslında iyi olsa da bunu anlatmayı becerememişler. Filmin özellikle sonu filmi parçalıyor.

Candyman: Şeker Adamın Laneti
Şeker Adamın Laneti

Filmin 90 dakikalık süresi bu hikâyeyi anlatmak için çok kısa. Son 15-20 dakikasına kadar vasat ama stilize bir film olarak gidiyordu. Fakat o son 20 dakika felaket. Uzun süredir bu kadar kötü bir son izlememiştim. Bir anda yan karakterinde yan karakteri ana kötümüz oluyor, başrolümüz 2 haftada yaşadığı değişimin on katını bir anda geçiriyor. Sanki 40 dakika da anlatılması gereken yer 10 dakika da anlatılmış.

Spoiler olmaması için çok değinmiyorum ama kilise sahnesi ile başlayan sekans bu filmden 2 puanı kırdı benim için. Fena olmayan bir filmi aldı kötü bir film yaptı. Jordan Peele şatafatlı girdiği film sektörüne hem Us hem de Candyman ile kötü bir çizik attı. İki filmde de yönetmenlik iyi olsa da Us’ın ve Candyman’in senaryoları çok sıkıntılı. Bundan sonraki filminde Peele gene kötü bir senaryoya imza atarsa aramıza yeni bir Shyamalan katılabilir. DaCosta ise yeni bir yönetmen olarak umut ediyor. Fakat bu tarz başarısız senaryolarla devam ederse kariyeri belli bir yerde tıkanır. Gerçi burası Hollywood, Michael Bay hala çalışıyorsa herkes çalışabilir.

YÖNETMENLİK

Gelelim Nia DaCosta’ya. Genç yönetmen ikinci uzun metraj filmi ile karşımızda. Jordan Peele vb. sanatçılarla son zamanlarda siyahi yönetmenler Hollywood’da daha fazla şans bulmaya başladı. DaCosta ilk filmini izlemesem de Candyman filminde gayet iyi bir iş çıkarmış aslında. Filmin atmosferi, resimler ve Candyman arasında kurduğu ilişki gayet iyi. 92’de grafitti ile bu bağlantı kurulmuştu.  Filmin şiddet sekansları ise farklı bir yol denenmiş. Kan ve dehşet seslerini bol bol verse de insan öldürme sekansını size göstermiyor. Bu sahneleri göstermemesine rağmen vahşeti size geçirmeye başarıyor. Ama bu tarzın herkese uyacağını söyleyemem.

Candyman: Şeker Adamın Laneti
Şeker Adamın Laneti

Filmin bazı sekansları gerçekten çok başarılı. Özellikle Candyman ile küçük bir çocuğun bir bodrumda karşılaştığı bir sekans var her şeyiyle muhteşem bir sekans. Politik yönü olan filmde bodrum sekansını gayet iyi çekerken filmin son 15-20 dakikasını aynı kişinin çekmesi üzücü. Candyman filmi yeni bir yönetmenin 2. filmi olarak hataları affedilebilir bir film. Geleceği nasıl olacak onu zaman gösterecek.

SİNEMADA İZLEMEK İSTEYENLERE KÜÇÜK BİR TAVSİYE

Sinemanın pandemi ile beraber neredeyse ölüm döşeğinde olduğu bu zamanlarda bende Candyman’i sinema da izledim. Hafta içi 19 seansında izlediğim film beklediğimden çok daha fazla insan izlemeye geldi. Fakat filmi genel kalitesi açısından sinema da izlemeyi tavsiye etmem. Ama asıl sıkıntı gene sinemalarımız kanayan yarası olan projeksiyonlar. Film gene çok karanlık.

Bazı yerlerde (gene o son 20 dakika da) ekranda ne olduğunu hiç göremiyorsunuz. Sinemada siyah ekran göreceğinize evde laptop da filmi izleyin daha iyi. Ses ise tam tersi aşırı fazla. Bu sebeple güvendiğiniz bir salon değilse filmi sinema da izlemenizi tavsiye etmem.

SONUÇ

Fena başlamayan film ortalara doğru vasat bir filme dönüşürken sonlarda evlerden uzak olması gereken bir film oluyor. Candyman mitini seviyorsanız ya da Yahya için izleyebilirsiniz. Ama ne bu Candyman diyorsanız 92 yapımı kült filmi izleyin her türlü bundan kat kat daha iyi.

Diğer incelemelerimize ulaşmak için buraya tıklayabilir, Twitter ve Letterboxd hesaplarımızı da takibe alabilirsiniz.

Candyman: Şeker Adamın Laneti

Puan - 5

5

Vasat

Stilize bir filme korkunç bir son.

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu