Filmİnceleme

Sevgilimden Son Mektup İncelemesi

Sevgilimden Son Mektup (The Last Letter From Your Lover), bundan uzun zaman önce benim de okumuş olduğum Jojo Moyes’un aynı adlı romanından uyarlanan bir film. Hem romanı okuduğum hem de yazarın Senden Önce Ben adlı romanını ve o romandan uyarlanan Emilia Clarke ve Sam Claflin’in başrollerini üstlendiği aynı adlı filmi çok sevdiğim için de Netflix üzerinden izleyiciyle buluşacak olan bu projeyi duyduğumda çok heyecanlandım. Netflix Türkiye ekibinin filmi yayımlanmadan önce izlememe izin vermesiyle de sizler için spoilersız bir inceleme kaleme almak istedim.

Sevgilimden Son Mektup Oyuncu Kadrosu

Felicity Jones (Ellie Haworth), Shailene Woodley (Jennifer Stirling), Callum Turner (Anthony O’Hare), Nabhaan Rizwan (Rory), Joe Alwyn (Laurence Stirling).

Sevgilimden Son Mektup Filminin Konusu

Sevgilimden Son Mektup, İngiltere’de yaşayan Ellie adlı gazeteci bir kadının yazmakta olduğu yeni makalesi için gazetenin arşivlerinde araştırma yaparken 1960’lı yıllarda yaşanmış yasak bir aşka ait bir dizi mektup bulması ve bu mektupların sahiplerinin peşine düşmesini konu alıyor.

Film, Ellie ve arşiv görevlisi Ryan mektupları okudukça bizi 1960’lı yıllara, mektupları kaleme alan Jennifer ve Anthony’nin hayatına götürüyor. Böylece biz de onların aşkına bu mektuplar aracılığıyla tanıklık etmeye başlıyoruz.

Filmin fragmanını izlemek için tıklayın.

Senaryo Uyarlaması

Filmin senaryosunun uyarlanışı üzerine konuşmaya Sevgilimden Son Mektup romanını yaklaşık 6 yıl önce okuduğumu belirterek başlamak istiyorum. Bu nedenle kitabın tüm detaylarını hatırlamıyorum. Ancak hikayenin olay örgüsüne etkisi büyük olduğundan ve belki de böyle bir karakteri okumak bana o yaşta daha da ilginç geldiğinden çok net hatırladığım bir şey var. Günümüzde gazetede yazar olarak çalışan Ellie, romanda evli bir erkekle bir ilişki içindeydi. İkinci kadın olan bir ana karaktere rastlamak benim için o dönemde oldukça ilginç bir deneyimdi.

Bunun yanı sıra hikaye Ellie evli bir adamla ilişki yaşadığından daha çok anlam ifade ediyordu. Çünkü gazete arşivinde bu yasak aşk mektuplarını bulan Ellie, kendine benzer bir deneyim yaşayan birilerine rastladığını görünce hikayeye tutunuyor ve ne olduğunu merak ediyor, bu süreçte de sevilmediğini fark ettiği, ikinci kadın olmak istemediğini anladığı bir yola giriyordu.

Film burada güvenli bir yolu tercih etmiş. Zalim bir eş veya tutkulu bir aşk barındırmayan bu aldatma hikayesini senaryolaştırma sürecinden koparıp atmış ve bize tek bir aldatma hikayesi bırakmış. Bu biraz iki yüzlü bir tercih gibi geldi bana açıkçası.

Bunun haricinde yapılan değişiklikler filmin süresi ve romanın sona doğru adeta eski Yeşilçam filmleri gibi fazla dallanıp budaklandığını düşününce beni çok rahatsız etmedi. Bundan dolayı, filmin genel olarak kaynak esere sadık bir uyarlama olduğunu düşünüyorum.

Oyunculuklar

Dürüst olmak gerekirse bu filmde oyunculuk yönünden değerlendirilebilecek çok fazla şey olduğunu düşünmüyorum. Ana karakterlerden olan Ellie ve Ryan bile çok az sahneye sahipler. Yan karakterler ise 1 dakika ancak ekran süresine sahipler. Kitaba hakim olduğumdan, uyarlamayı ilk duyduğumda böyle olacağını tahmin ettiğim için Felicity Jones’un kadroda yer almasına ve Ellie’yi canlandıracak olmasına şaşırmıştım.

Jennifer’ın aldattığı kocasına hayat veren Joe Alwyn’e performans sergileyeceği hiçbir yer bırakılmamış. Sadece duruyor ya da karısını bırakıp bir yerlere gidiyor film boyunca. Laurence karakteri daha sonra yaşanan aşk karşısında Jennifer ile empati kurmamızı arttırmak için daha da derinleştirilebilirdi bana kalırsa.

Nabhaan Rizwan’ın oynarken amacı bu muydu bilmiyorum ama Ryan karakteri filmin başından sonuna bana hep şaşkın şaşkın bakıyor gibi geldi.

Shailene Woodley ve Callum Turner ise kimya olarak ne çok uyumlu ne de uyumsuz bir ikili oluşturuyorlar. Film genelinde ise izlemesi keyifli performanslar sergilemeyi başarıyorlar.

Genel Yorumum

Film mektupların yazıldığı 1964 yılında, Ellie’ye o mektuplar her ne kadar romantik de gelse, iletişim kurmanın zorluğundan dolayı ıskalanan bir mutluluğun hüznünü başarılı şekilde aktarmayı başarıyor. Filmin sonlarına doğru Ellie, hikayenin nasıl bittiğini öğrenmek için Jennifer ve Anthony’i aramaya başladığında ise hayatın toz pembelikten uzak olması sizi üzüyor.

Ellie ve Ryan’ın hikayesi ise birlikte geçirdikleri zaman dilimini de göz önünde bulundurunca bana biraz aceleye gelmiş hissettirdi. Romandaki Ellie’nin sevgilisinden ayrılma kararına burada yer verilmediği için karakter gelişimi de kitapta okuduğunuz kadar vurucu olamıyor. Yine de iki karakter tatlı bir sona kavuşuyor.

Filmin en sonundaki kurgu ve kapanış sahnesi ise gerçekten güzeldi. Filmi buruk bir hisle bitirmeme neden oldu.

Kısaca bittiğinde üzerinizde günlerce atlatamayacağınız çok büyük bir etki bırakmasa da izlediğinize pişman olmayacağınız nostaljik bir aşk hikayesi anlatıyor size Sevgilimden Son Mektup. İzlediğim başka bir film ile tanımlamam gerekirse Aşk Tesadüfleri Sever 2 filmine benzer bir yapısı olduğunu söyleyebilirim. O filmi sevdiyseniz bunu seveceğinize de eminim.

Sevgilimden Son Mektup’u Kimler İzlemeli?

Jojo Moyes’un romanlarını, romantik filmleri ya da romantik türündeki kitapları sevenler bu filme bir şans verebilirler. Türün izlediğiniz en iyi örneği olmayacağı açık olsa da güzel vakit geçirmenizi sağlayacak bir iş ortaya çıkarılmış.

Diğer inceleme yazılarımıza gözatmak için tıklayın.

Sevgilimden Son Mektup

Oyunculuk - 7.5
Senaryo Uyarlaması - 6.5
Filmin Hikayesi - 6.5

6.8

Romantik filmleri sevenlerin izlerken güzel vakit geçirebileceği bir film.

Düşüncelerini bizimle paylaş! ✍️

Başa dön tuşu